19:12 - SALGINDA GÜNLÜK TABLO
18:43 - UĞURTAN SAYINER TABURCU OLDU
10:28 - İZMİR’DE TEPKİ ÇEKEN YASAK
16:55 - DİSK’TEN AÇIKLAMA “ACIMIZ BÜYÜK”
11:35 - İŞÇİ SINIFININ ACI GÜNÜ
13:45 - CHP’DE 105 BAŞKAN ADAYI BELLİ OLDU
10:59 - AZİZ KOCAOĞLU ADAY OLMAYACAK
09:50 - KILIÇDAROĞLU 04.00’TE KONUŞTU
06:57 - REİNA KATİLİ YAKALANDI
20:18 - BAYKAL’DAN TBMM’DE TARİHİ UYARI
12:04 - CHP’Lİ BAŞKANLAR REİNA’NIN ÖNÜNDE
19:27 - KILIÇDAROĞLU’NA SUİKAST UYARISI
09:33 - KLIÇDAROĞLU’NDAN NET YANITLAR
MUHALEFET, TOPLUMUN VERDİĞİ KREDİYİ İYİ KULLANAMADI
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu. SÖZCÜ Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’ün sorularını yanıtladı. 1 Kasım sonuçlarını değerlendiren Kılıçdaroğlu, “muhalefetteki partiler iyi bir sınav veremediler. Toplumun kendilerine açtığı krediyi iyi kullanamadı” dedi.
İşte o söyleşinin tam metni:
“GELECEK KAYGISI YARATILDI”
Gerek 7 Haziran, gerekse 1 Kasım seçim bildirgelerimiz siyasi partiler tarafından örnek alındı. Bu Cumhuriyet tarihinde bir ilktir. Bu durum aynı zamanda CHP’nin toplumun sorunlarına sağlıklı yaklaştığını, beklentilerine uygun çözüm önerileri getirdiğini de gösteriyor. 7 Haziran sonrası Türkiye bilinçli olarak gerilim ortamına sürüklendi. Bu süreçte AKP’ye en büyük desteği PKK verdi. Gerilim ortamını tırmandırdı. Aynı şekilde IŞİD’in Ankara’daki canlı bomba eylemiyle toplum farklı bir beklentinin içine sokuldu. Toplum kendi günlük gailelerinden arındırıldı ve ciddi bir gelecek kaygısı yaratıldı. Sonuçta 1 Kasım’da 7 Haziran’a göre çok farklı bir tablo ortaya çıktı.
“BEKLENTİMİZ GERÇEKLEŞMEDİ”
Adayların yüzde 85’i ön seçimle belirlendi. Sınırlı kontenjan kullandık. Tabanın isteklerine uygun politikalar geliştirdiğimizden kimsenin bir şüphesi olmasın. Ortaya çıkan seçim tablosu bizim beklentilerimizi gerçekleştirmedi. Bunun bizim dışımızdaki belli bilim insanları tarafından da değerlendirilmesi gerekir. Biz değerlendirmeyi, özeleştiriyi, nerelerde ne eksiğimiz olduğunun değerlendirmesini yapıyoruz ama objektif olarak olayı analiz eden raporlara ihtiyacımız var. Bu konuda belli çevreler çalışıyor, onların raporlarını da inceleyeceğiz. Bazı isimlerin kontenjan adayı olarak yer almaması eleştirildi. Kontenjanımız sınırlı. Bazı MYK üyeleri ve Parti Meclisi üyelerimizi de aday olarak gösteremedik. Tüzük değişikliği gerçekleştirip kontenjan hakkını bir kez kullananın ikinci kez kontenjandan aday gösterilmeyecek. Tabana güven veren, TBMM’de başarı gösterenler ön seçime girip gelir. Böyle bir değişiklik gerçekleştirirsek ‘Ben MYK’ya girdim, milletvekili seçilirim’ algısını da ortadan kaldırmış oluruz.
“PARTİNİN SAĞA KAYDIĞI YOK”
Bazı adaylar nedeniyle partimizin sağa kaydığına ilişkin eleştiriler var. Tamamen duygusal bir söylem. Partinin sağa kaydığı falan yok. Parti kendi çizgisinde, dünyadaki değişime paralel olarak değişerek yol alıyor. Bizim seçim bildirgemiz ortada. Seçim bildirgemiz eğer geniş halk kitlelerinin, düşük gelirlilerin, orta gelirlilerin sorunlarına çözüm üretmiyorsa, sadece bir grup üst sınıfın sorunlarına çözüm üretiyorsa ‘parti sağa kaydı’ diyebiliriz. Ama partinin programı, tüzüğü, seçim bildirgeleri bizim gerçek anlamda sosyal de-mokrat bir parti olduğumuzu ortaya koyuyor. Bunu yalnız biz değil, bağımsız çevreler söylüyorlar zaten. Eğer siz sağ ve sol kavramını kişiye indirgerseniz, o zaman kişisel beklentileriniz karşılanmadığı için böyle bir eleştiri yapıyorsunuz demektir. Geçmişte sağa oy veren birinin CHP’ye gelmesi, üye olması, programını, seçim bildirgesini benimsemesi, bizim yapmamız gereken bir şey aslında. Bırakın ötelemeyi, dışarıda tutmayı, tam tersine onları kazanmamız ve partiye getirmemiz gerekiyor. Olaya böyle bakmak lazım.
“BAŞARI OLARAK GÖRMEDİM”
Seçim öncesi bütün araştırma şirketleri partimizin oy oranını 25-28 bandında gösteriyordu. Ama benim beklentim yüzde 30 çıtasının aşılmasıydı. O zaman psikolojik eşiği aşmış olacaktık. Bu gerçekleşmedi. 7 Haziran seçimi sonrası Türkiye farklı bir güvenlik beklentisine sokuldu. Bu nedenle MHP ve HDP’de oy kayıpları oldu, bizde ise arttı. Buna rağmen ‘oyumuz arttı, başarılı olduk’ demeyi doğru bulmadım, bunu da başarı olarak görmedim.
“İNSANLAR CAN DERDİNE DÜŞTÜ”
7 Haziran öncesi ve sonrası tablo çok farklı. 400’e yakın polis, asker, vatandaş hayatını kaybetti. En büyük katliamı Ankara’da gerçekleştirdiler. PKK ve IŞİD açıkça bu bağlamda terörü azdırarak hükümete destek oldular. Hükümet de terörü gerekçe olarak kullandı. Bu atmosferin iyi tahlil edilmesi lazım. 100 kişinin hayatını kaybettiği terör eyleminde sizin ekonomik vaatlerde bulunmanızın bir anlamı kalmaz. Vatandaş can derdinde çünkü.
“İSTİFAYI HİÇ DÜŞÜNMEDİM”
Oy oranımızın netleşmesinden sonra istifam konuşuldu. Açıkçası istifa etmeyi aklımdan geçirmedim. CHP’yi diğer partilerle kıyaslamamak gerekiyor. Demokratik kurallar neyi gerektiriyorsa bunun gereği yerine getirilir. Olağanüstü kurultay talepleri oldu. Bizim kurultay sürecimiz zaten başlamıştı. Ocak ayında seçim yapılacak. Kurultaya olağanüstü de gitseniz, normal işleyişinde de gitseniz büyük bir olasılıkla ocak ayında kurultay toplanacak. Seçim öncesi de istifa etmeyi doğru bulmam. Yeniden aday olacağım.
“CHP’NİN AKP’DEN FARKI VAR”
AKP’de Recep Tayyip Erdoğan, kongre toplanmadan genel başkanın kim olacağını açıkladı. AKP’nin kurultayı yasa gereği şeklen yapılıyor. Demokrasinin işlemediğini görmek için AKP’ye bakmanız yeterli. Demokratik kuralların işlediği de CHP’de görülür. Kurultaya gidildiğinde adaylar çıkacak, konuşacak, hedeflerini anlatacak. Kazanan kişi de genel başkanımız olacak, başarısı için hepimizin destek olacağız.
“SANSÜR YAYGINLAŞIYOR”
“Normalde G-20, Türkiye’nin tanıtımı açısından çok önemli bir toplantı. Fakat medyaya, basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar bir anlamda G-20’ye gölge düşürdü. Her gün şehit cenazelerinin geldiği bir ülkede G-20 toplantısı yapılıyor. Diğer ülkeler tanıtım için bunu iyi kullandılar. Bizde G-20 toplantısında, bütün dünya basını medyaya getirilen kısıtlamayı konuştu. Bu da Türkiye’nin kendi ayağına kurşun sıkması anlamına geliyor. Bunu kapatmak için de Davutoğlu ‘Türkiye’yi şikayet etmeyin zor duruma düşürmeyin’ diye açıklama yapıyor. Bu tabloyu yaratan sizsiniz.”
“AKP ÜLKEYİ YÖNETEMEZ”
“AKP, seçimlerde tek başına iktidara geldi ama Türkiye’yi yönetemez” diyen Kılıçdaroğlu, iktidar partisinin meşruiyetinin birçok çevrede sorgulandığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“AKP, demokrasiyi askıya alıp baskıcı bir yönetimi sürdürüyor. AKP artık ‘devlet partisi’ konumuna gelmiştir. Valisiyle, kaymakamıyla, emniyet müdürüyle, bütün kadrolarıyla son seçimde AKP için çalıştılar. Muhtarlar kaymakamlar aracılığıyla baskı altına alındı, AKP propagandasına zorlandı. Medya üzerindeki baskılar giderek artırıldı. Belli çevrelere yoğun baskılar yapıldı. Hatta AKP’yi eleştirenler ölümle tehdit edildi.”
“UMUTSUZLUĞA YER YOK”
Kemal Kılıçdaroğlu, önümüzdeki süreçte de CHP’nin doğruları söylemeye ısrarla devam edeceğini söyledi. 1 Kasım seçimlerinin ardından belli çevrelerde umutsuzluk belirdiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama şunu söyleyeyim: Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Yüzde 49’un karşısında yüzde 51 var. Yüzde 51 umutsuzluğa düşüyorsa, sorun o zaman yüzde 51’de. Umutsuzluğa kapılma gibi bir düşünce olmamalı. Emekçi kesimler, basın özgürlü, hukukun üstünlüğü açısından mücadelemizi sürdüreceğiz. Sürdürmek zorundayız.”
“CHP YÜZDE 51’İN SORUMLULUĞUNU ÜSTLENDİ”
Meclis, haftaya çalışmaya başlayacak. Peki, anamuhalefet partisinin önceliği ne olacak? CHP lideri, soruya şu yanıtı verdi: Yüzde 51’in sorunlarını parlamentoda dile getirecek tek parti biziz. Üzerinde ilk duracağımız konu yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı… Basın özgürlüğü ve demokrasi için gelecek her tasarıyı destekleriz
“TABANIN İSTEDİĞİ DEĞİŞİKLİKLERİ GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kurultayda “tabanın istediği değişikliklerin” mutlaka gerçekleştirileceğini belirtti, herkesin sustuğu bir ortamda CHP’ye daha büyük görev düştüğünü söyledi. Kılıçdaroğlu, “AKP, herkesin hükümeti övdüğü bir düzen istiyor. Böyle bir düzen Türkiye’de hiç olmayacak” diye konuştu.
CHP’nin Atatürk çizgisinden uzaklaştığına ilişkin yorumlara tepki gösteren Kılıçdaroğlu, SÖZCÜ’nün sorularını şöyle cevaplandırdı:
“ATATÜRK ORTAK DEĞERİMİZDİR”
– Atatürk konusunda şunu gayet açık ve net söyleyeyim: Ben, 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren’in baktığı gözle Atatürk’ e bakmıyorum. Ülkenin bağımsızlığı için mücadele eden, refahın tabana yayılması için ekonomi, sanayi, bilim politikalarını bunun üzerine inşa eden, dış politikada ülkenin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan, bilime bilgiye koşulsuz önem veren, çağdaş eğitimi bir ülkenin demokratikleşmesi açısından en önemli faktör gören bir anlayıştır Kemalizm. Ben Atatürk’ten bunu anlıyorum.
– Mustafa Kemal Atatürk’ü çağdaş değerlerin temsilcisi ve Türkiye’yi çağdaş değerlerle paralel götürebilecek bir düşünce akımı olarak görüyorum. Bizim üniversitelerimizde, okullarımızda Atatürkçülük bu bağlamda öğretilmiyor. Sorun da oradan kaynaklanıyor. Ben Mustafa Kemal Atatürk’ü bu toplumun ortak paydası olarak değerlendiriyorum. Ortak payda, ortak değerimizdir. Toplumun her kesiminin siyasi görüşü ne olursa olsun önem vermesi gereken bir değerdir.
ELEŞTİRECEK KİMSE KALMADI
– Türkiye’de işçi, işveren ve çoğu memur sendikaları, sivil toplum kuruluşları, medyanın önemli bir bölümü iktidarın kontrolünde. Dolayısıyla toplumda söz söyleyecek ya da iktidarı eleştirecek siyasal partiler dışında başka duyarlı organların olmaması için her türlü çaba gösterildi ve sonuç da alındı. Demokrasimizin zafiyet açısından en kritik noktası da budur.
– Bu ülkenin aydınları, geleceği düşünen, kaygılarını şu veya bu çerçevede dile getirenler kendilerini çok yalnız hissetmeye başladı. Aydın herkesi eleştirebilir, her siyasi partiye eşit mesafede durmak isteyebilir. Ama en azından kendi dile getirdiği doğrularını özgürce söyleyebileceği bir ortam istiyor. Türkiye’de bu ortam kayboldu.
“DEMOKRASİYİ ASKIYA ALDILAR”
– Bu gerçekleri sadece biz değil, bütün Batı dünyası da görüyor. Daha garip olanı Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bazı sivil toplum örgütleriyle yaptığı 7 saatlik toplantıda ‘Türkiye’yi dışarıya şikayet etmeyin, küçük düşürmeyin’ sözleridir. Başbakan ‘Siz hükümeti eleştirmeyin ki dışarıdakilerde bizi eleştirmesin’ demek istiyor. ‘Siz hükümeti eleştirmeyin’ dediğiniz andan itibaren demokrasiyi askıya alıyorsunuz demektir. Bunlar, herkesin, hükümeti övdüğü bir düzen istiyor. Böyle bir düzen Türkiye de hiç olmayacak.
– Yeni dönemde CHP’nin sorumluluğu çok arttı. CHP sadece CHP’ye oy veren vatandaşların değil, yüzde 51’lik toplum kesiminin tamamının sorumluluğunu üstlenmiştir. Tamamının sorunlarını parlamentoda dile getirecek olan tek partidir.
“HÜKÜMETİN ARKA BAHÇESİ OLDU”
– Anayasa değişiklikleri gündeme geldiğinde ilk üzerinde duracağımız yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı olacak. Yargının bağımsız olmadığı ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından söz edemezsiniz zaten. Hükümetin arka bahçesine dönüşen bir yasama organı ülkemize insan hakları, demokrasi, demokratikleşme bağlamında beklediğimiz şeyleri getiremez.
– TBMM’ye büyük görev düşüyor. Hükümetin arka bahçesine dönüşmeden Türkiye’nin demokratikleşmesi, örneğin yüzde 10 seçim barajının kaldırılması, lider sultasının kaldırılması, YÖK’ ün kaldırılması da önceliklerimiz arasında olmalıdır.
– Türkiye’de gelir dağılımının geniş halk kitlerini rahatlatacak bir sürece çevrilmesi, basın özgürlüğü, demokratikleşme açısından gelecek olan tasarılara destek veririz. Bu konuda diğer muhalefet partileri işbirliği isterlerse kuşkusuz o işbirliğini de yapmaya hazırız. Çünkü sonuçta ülke bizim ülkemiz. Bu ülkede insanlar gelecek kaygısı taşımamalı.
“PARTİDE DEĞİŞİM SÖZÜ”
– Biz oy kaybetmememize karşı içimizde ciddi bir özeleştiri yapıyoruz. Herkes görevini yaptığı sürece bir sorun yok zaten. Ama biz nasıl genel merkez olarak oturup bir özeleştiri yapıyorsak, her ilin de kendi özeleştirisini yapması lazım. Bunu il başkanı arkadaşlarıma da söyledim.
– Onlardan ayrıca önümüzdeki süreçte rapor da isteyeceğiz. Hangi sorunla karşılaştılar? Önlerindeki ciddi engel neydi? Bir anket hazırladık ve bunu önümüzdeki süreçte gönderip illerden bilgi alacağız. Bakalım iller ne söyleyecekler, bunları da göreceğiz.
– Sayın Murat Karayalçın’ı, İstanbul İl Başkanlığı’na geçici olarak görevlendirmiştik. Kendisiyle görüşeceğim, eğer aynı görevi sürdürmek istiyorsa sürdürebileceğini söyleyeceğim. “Hayır ben bırakmak istiyorum’ derse durum farklı olacak. İl Başkanlığı için bildiğim 3-4 aday var. Onlar da çalışıyorlar.
– Önümüzdeki kurultayda tabanın beklediği değişimi yapacağım. Tabanın ne istediğini biliyorum. Bunlar bir şekliyle il başkanları, üyeler, partiye sempati duyan, oy veren değişik çevreler önerilerini aktarıyorlar. O önerileri dikkate alacağım.
“SORUNLARIN SORUMLUSU AKP’DİR”
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Güneydoğu’da yaşanan olaylar ve şehitlerin gelmesinin de hükümetin yanlış politikasının sonucu olduğunu belirtti ve şu ifadeleri kullandı:
“Gelen her şehidin sorumlusu AKP hükümetidir. Oralar cephaneliğe dönüştürülürken sadece seyrediyorlardı. İzledikleri politikanın yanlışlığını defalarca söyledik. Bir ilçede 12 gün sokağa çıkma yasağı çok ağır bir ceza. Bu tablo vahim bir tablo. Diyalize gidecek insan beyaz bayrakla gidiyorsa ciddi bir sorun var demektir. Sorunu yaratanın cezalandırılmalı.”
Kılıçdaroğlu, 1 Kasım sonuçları için ise, “7 Haziran seçimi sonrası muhalefetteki partiler iyi bir sınav veremediler. Toplumun kendilerine açtığı krediyi iyi kullanamadılar. 1 Kasım’daki tabloyu bir yerde muhalefet kendisi hazırladı. Gerçek milli irade 7 Haziran’da ortaya çıkan iradedir. 1 Kasım’da ki tabloyu ise güvenlik endişeleriyle gelecek kaygısı üzerine inşa edilen bir tablo olarak görmek lazım” dedi.